25.08.2023

Yunanistan'a uzak, bize yakın: MEİS ADASI

 


Yunan adalarının pek çoğuna gittim. Ama burnumun dibindeki en sona kalmış hayret ! Bu yazıda Türkiye’ye en yakın ikinci, Yunan ana karaya ise en uzak olan adaya yani Meis’e davetlisiniz. Hadi gelin bu minik adayı beraber gezelim.

 

Dünya Savaşı sırasında Fransızların eline geçen ada, Lozan Antlaşması ile İtalya’ya veriliyor. 2. Dünya Savaşı sonrasında ise On İki Ada’yla birlikte Yunanistan’a bırakılıyor. Topraklarımıza sadece 2 km mesafede bulunan bu güzel adayı kaybetme hikayemiz işte kısaca böyle…

 


Adaya biz Meis diyoruz. Yunanlılar Megisti, Avrupalılar ise Kastellorizo diyor yani Türkçesi Kızıl Hisar. Meis’te indiğimiz limanın olduğu yerin adı ise Megisti. Biz hepsine toptan Meis adası diyoruz. Bu kural hiçbir Yuna adasında şaşmıyor. Mesela Midilli’de indiğimiz limanın adı aslında ama biz tüm adaya Midilli demeyi tercih ediyoruz.

 


Gelelim adaya ulaşıma: Meis’e geçmek için Kaş’a gelmeniz gerekiyor. Ada feribot yolculuğu ile Kaş’a yaklaşık 20 dakikalık mesafede. Buraya geçen iki firma var. Biz liman vergisi almadığı için daha uygun fiyatlı olan Meis Ferry Lines’ı tercih ediyoruz. Gidiş dönüş biletimiz Ağustos 2023 tarihi için 33 Euro. Kesinlikle doğru tercih çünkü limana ilk biz varıyor ve pasaport kontrolünden de hızlıca geçiyoruz. Günübirlik gelinen adalarda bu önemli bir detay oluyor. Firmanın her gün sabah 09:30 Meis’e geçen ve oradan 16:00 da dönen feribotları var. Adada konaklayacaksınız biletinizi dönüş günü gösteriyorsunuz. Meis minik bir ada ve seçenek az olduğu için konaklama fiyatları oldukça yüksek. Bu yüzden burada değil Kaş’ta konaklamanızı öneririm. (Nerede kalalım derseniz Kaş Yarımadada bulunan Gümüş Peninsula otel tavsiyemdir. Hem Kaş’ın kalabalığından uzak, hem merkeze ve en gözde plajlara yakın.) Bu arada adaya geçişinizi Çarşamba ya da Cumartesi günlerine denk getirirseniz Meis Ferry Lines’ın 17:30 ve 23:00 seferleri de var. Biz Cumartesi gidip son saatte olan feribot ile döndüğümüz için rahat rahat yüzüp, gezip, akşam yemeği yiyebildik.

 

Meis bir Yunan adası ve Schengen bölgesi. Bu yüzden adaya geçerken hali hazırda bir vizeniz ya da yeşil pasaportunuz yok ise vize almanız gerekiyor. Pandemi sürecinde kaldırılan kapı vizesi uygulaması geri gelmediği için maalesef bu şekilde geçme şansınızda yok. Yurt dışı çıkış harç pulu da almanız gerekiyor. Minicik bir adaya geçiyorsunuz ama kocaman prosedürlere uymak zorundasınız.

 


Adaya ayak bastığınızda solunuzda bir cami göreceksiniz. Osmanlılar döneminden kalan yapı cami olarak değil ama müze olarak kullanılıyor. Hemen önü Faros Kafe. Burayı aklınızda tutun çünkü günün ilerleyen saatlerinde buradan ücretsiz denize girip nasıl duş alacağınızı anlatacağım : ) Ve adada günün kalanını tuzlu tuzlu gezmemek adına bu hayat kurtaran bir bilgi olacak.

 


Her biri biblo gibi olan evlerden oluşan çok şirin bir ada burası. Sahil boyunca deniz kenarında kafe ve restoranlar uzayıp gidecek. Mekanların arka fonunu ise işte birbirinden güzel rengarenk bu evler oluşturacak. Her birinin önünde durup fotoğraf çektirmek isteyeceksiniz.

 

Biraz mekanlardan bahsedelim. Kahvaltı için en güzel konumda olanlar Meltemi ve Stratos kafeler. Biz Stratos’u deneyimledik. Kahvaltınızı yaparken gözünüz denizde olsun çünkü yanınızdan her an kocaman bir su kaplumbağası geçebilir.

 


Kahvaltının ardından Aya Yorgi adasına geçmek için tekne bakmaya başlıyoruz. Bu minik tekneleri deniz taksi gibi düşünebilirsiniz. Kafe ve restoranların önünden sürekli git gel yapıyorlar. Fiyatta anlaşır belki indirim yaptırırız dedik ama hepsi aynı fiyatı verdi. Eğer sadece Aya Yorgi adacığına geçecek ve burada denize girecekseniz 5 euro. Mavi Mağara’ya da gitmek isterseniz kişi başı 15 euro ödemeniz gerekiyor. Mavi Mağara gerçekten adının hakkını veren bir yer. Bu mağarayı gördüğüm diğer mavi mağaralardan ayıran bir özelliği var. Hava bozduğunda ve sular yükseldiğinde mağara girişi kapanıyor ve giremiyorsunuz. Zaten giriş açık olduğu zamanda teknenin içine yatarak geçmeniz gerekiyor. Minicik bi giriş ve oturmanız demek başınızı mağara girişine çarpmanız demek. Sıra dışı bir deneyim, inanılmaz bir mavi ve mağarada yüzme keyfi… ‘ Sırf bunun için bile gelinir ‘ der gören her gezgin : )

 

Mağaraya o gördüğünüz minicik delikten giriyoruz


Mağaraya o günün hava şartlarına bağlı olarak girip giremeyeceğinize ya da gün içinde ne zaman gidebileceğinize kaptan karar veriyor. Eğer girebilme şansınız hiç yoksa sadece 5 euro ödeyip Aya Yorgi’ye geliyor ve buradaki plajdan denize giriyorsunuz. Suyun alçalması durumunda kaptan gelip sizi plajdan mağara için alıyor işte o zaman fiyat 15 euro oluyor bu detayı atlamayın.

 




Aya Yorgi adasında Saint George isimli bir plaj var. Plaj adını burada bulunan kiliseden alıyor. Evet evet yanlış okumadınız baya bildiğiniz kilisenin avlusundan denize giriyorsunuz. Kiliseyi plaj kıyafeti ile ziyaret etmemenizi rica etmişler hepsi bu.

 

Bu plajda bir işletme var. Dilerseniz ücret ödeyip şemsiye şezlong kiralayabilirsiniz ya da bir kenara havlunuzu serip güneşlenebilirsiniz. Şemsiye şezlong tüm gün kişi başı 6 euro. Su pırıl pırıl. İşletmede yeme içme şansınız var. Fiyatlar ise ada merkezine göre daha uygun. İşletmecisi hanımefendi ise adanın tek Türk gelini. Yıllar önce Kaş’tan buraya gelin gelmiş.

 


Hava şartları ya da suyun yükselmesi engel olmazsa ilk Mavi Mağara’ya gidip dönüşte plajda vakit geçirmek mantıklı çünkü plajdan ayrılırken burada duş alma şansınız olacak. Ama önce plaja gelir dönüşte mağaradan Meis’e dönerseniz maalesef tuzlu kalıyorsunuz. Gece 23 feribotuna kadar tuzlu kalmak istemezseniz de yukarıda bahsettiğim Faros Kafe’den denize ücretsiz girip, duşundan da yararlanabilirsiniz.

 


Mağara deneyimi ve plaj molasının ardından ada merkezine geri dönüyoruz. Sıcaklık biraz daha azaldığı için gezmek ve fotoğraf çekmek artık daha keyifli. Gezmeye başlamadan önce fiyatlara bakıyor ve karar verdiğimiz Athina Restoran için rezervasyon yaptırıyoruz. Adanın diğer popüler restoranları: Billy’s, Lazaraki ve Alexandra. Fiyatlar restoranlar arasında sadece 1-2 euro oynuyor. Ama bu 1-2 euro bizler için önemli. Siz de rezervasyon yaptırmadan önce menülerini kontrol edebilirsiniz. Hepsinin girişinde ya da masasında örnek bir menü mutlaka var. Kalite ve lezzet olarak ise hepsi aynı. Her şey denizden o gün çıkma tazecik. Bu arada Yunanistan genelinde porsiyonlar çok büyük. Bu yüzden sipariş verirken ve masayı çeşitlendirirken bunu mutlaka göz önünde bulundurun.

 


Adanın pastel renkli evleri, gün batımında en güzel renge bürünen sokakları ve kilisesi ile onlarca fotoğraf çekiyoruz. Adada inanılmaz güzel bir ışık var. Fotoğraf çekmek için ideal. Zaten Meis senenin 320 günü güneş görüyormuş. Denizin mavi yeşil rengi gün batımında daha da güzel.

 


Adadaki evlerden biri diğerlerinde sıyrılıyor. Daha bir görkemli. Daha bir ilgi çekici. Adayı ziyaret etme şansınız olursa ne demek istediğimi anlayacaksınız. Şu an otel olan bu yapı, Meis adasının dünyaca ünlü olmasını sağlayan 1991 yapımlı Mediterraneo isimli filme ev sahipliği yapmış.

 


Ada gezimizi tamamlayıp, akşam yemeği için restorana geliyoruz. Yediğimiz her şeyden büyük keyif alıyoruz. 23’deki vapurumuzdan önce hem kontroller hem de minik duty free ziyareti için kalkıştan bir saat önce limanda oluyoruz. Duty Free gerçekten dünya üzerinde görebileceğiniz en küçük şube olabilir : )

 


Bu güzel geziyi benim harcama detayım ile özetleyelim:

·         Feribot gidiş dönüş 33 euro

·         Kahve 3 euro

·         Yemek 20 euro

·         Hediyelik 2 euro

·         Tekne turu 15 euro

·         Pırıl pırıl plajlar ücretsiz : )

 


Ve son olarak ekleyelim: MEİS’E GİTMİŞKEN YAPMADAN DÖNME:

·         Megisti Limanı’nda gezin

·         Ara sokakların ve güzel mimarinin tadını çıkarın

·         Frappe için

·         Bizdeki tavuk dürüme çok benzeyen ama benim daha lezzetli bulduğum ‘gyros’ yiyin

·         Aya Yorgi Adası’ndaki Saint George Plajı’nda yüzün, kiliseyi ziyaret edin

·         Mavi Mağara’yı görmeden, cam mavisi sularında yüzmeden dönmeyin.

·         Eğer vaktiniz varsa nefes kesen Meis manzarası ile kaleye çıkan yolda yürüyün

·         Adaya Kızıl Hisar denmesine sebep olan kaleden adanın manzarasının tadını çıkarın

·         Adadaki Likya mezarını görün. Bu mezar Avrupa’nın tek Likya mezarı sayılıyor unutmayın

·         Adaya has kabak kızartması, bebek karides, mürekkep balığı ve beyaz şarap ile akşam yemeğinizi taçlandırın.

 

 

 

·          


 

 

 

 

 

 

 

21.08.2023

HAKKARİ VE SAT BUZUL GÖLLERİ FESTİVALİ

 


Uzun zamandır listemde olan bir rotaya daha tik atıyorum. Yıllardır pek çok farklı sebep ile gitmekten kaçındığım ama hep çok merak ettiğim Hakkari’yi görmek bu yaza kısmetmiş…



 

TÜRKİYE’DE 20 BİN YAŞINDA BUZUL OLDUĞUNU BİLİYOR MUYDUNUZ ?

 

Evet yanlış okumadınız Hakkari, Cilo Buzulları tam 20 bin yaşında. Ve bu buzullar ile birlikte oluşturdukları buzul gölleri yeni rota için beni kamçılayan en büyük sebep.

 

HAKKARİ DİYİNCE PEK ÇOĞUMUZUN AKLINA TAKILAN O SORU : GÜVENLİK

 

Gitmeyi kafama koyup bu fikri arkadaşlarım ve ailem ile paylaştığımda hepsi ‘deli’ olduğumu düşündü. En büyük kaygıları güvenlikti ve tek başıma, gitmemi kabul edemiyorlardı. Elbette kendilerince hepsi haklıydı ama benim de bildiğim bir şey vardı ki o da son yıllarda bölgenin birkaç yıldır yapılan Sat Buzul Gölleri Festivali ile güvenli bir şekilde turizme açıldığıydı. Özellikle sosyal medya üzerinden yapılan festival paylaşımları, bölgede yaşayan ve oralı olan arkadaşlarımın misafirperverliği ile harika bir rota oldu hadi gelin anlatayım…

 




Öncelikle bu gezide bana iki arkadaşım daha eşlik etti. Bu hem daha güvende hissetmemi sağladı hem de araç kiralama ve yakıt masraflarının bölünmesi ile bütçemi kolaylaştırdı. Hakkari’ye tur yapan pek çok farklı firma ile beraber size bölgede alan rehberliği ile gezdiren Instagram hesapları da var ki biz 2. yi tercih ettik. Sosyal medya üzerinden Ahmet Bey’e ulaştık. Kendisi zaten oralı. Tüm bölgeye hakim. Üstelik evini kendisi ile beraber gezenlere ücretsiz açıyor. ( Bu uygulamaya ‘couchsurfing ‘ yani kanepe sörfü deniyor. Dünyanın her yerinde bu sisteme üye olan yerellerin evinde ÜCRETSİZ konaklayabildiğiniz gibi, siz de onları kendi evinizde ağırlayabiliyorsunuz. Elbette sistemin kendi içinde işleyiş kuralları var. Sizi ağırlayacak kişide, siz de her türlü konaklama kriterini sisteme giriyorsunuz. Sizi seçecek ya da sizin kalmak için seçeceğiniz kişi bu kriterleri göz önünde bulunduruyor. Ahmet Bey’de tam olarak bu sisteme üye yerel rehberlerden. Yani özetle konaklamaya para vermiyor kanepe sörfü yani couchsurf yapıyoruz. )

 


*** Kendisi ile irtibata geçmek isterseniz Ahmet Bey’in Instagram hesabını buraya bırakıyorum: guldal_ahmet ( Mavi tişörtlü olan beyefendi rehberimiz Ahmet Bey )

 

Gezimizi 4 gün olarak planlıyoruz.

 

 BİRİNCİ GÜN ROTAMIZ:

 

Devrimci Gençlik Köprüsü

·         Devrimci Gençlik Köprüsü: Boğaz Köprüsü’nün yapımı gündemdeyken bu projeye ‘hayır‘ diyen gençler bölgelerarası eşitsizliği vurgulayan bir eylem etrafında toplanır ve ‘Boğaz’a değil Zap’a köprü ‘ fikri etrafında birleşirler. Ülkenin, Güneydoğu’nun sorunları dururken bu kadar büyük bir kaynak sadece İstanbul için israf edilemez diye düşünürler. Bir yanda o günlerde aya giden insanların, diğer yanda ülkemizin uzak bir köşesinde deli gibi akan Zap nedeniyle karşıya geçemeyen, suya kapılıp ölen insanların olması da etkileyici olur. Yıllarca yöre insanının 68’in simge adı Deniz Gezmiş ile özdeşleştirerek Deniz’lerin Köprüsü dediği Devrimci Gençlik Köprüsü geri kalmışlığa karşı isyanın, dayanışmanın, kardeşliğin sembolüdür.

 

( Mesut Kara’nın yazısından alıntıdır. )

 

 

·         Zap Suyu

 


·         Ure Şelalesi

 

 

·         Şine Dağı

 

·         Kaval Vadisi ve Şelalesi:  Burası günün en uzun süresini geçirdiğimiz yer oluyor. Hem Kaval Şelalesi’nin soğuk sularında yüzüyor hem de piknik yapıyoruz. Taze lavaş ekmeğimiz, otlu peynirimiz ve semaverde çayımız var. Bölgeye has otlu peynirde bu bölgenin dağlarında yetişen siyabo ve sirk otları var. Lavaş ekmek, köy domates ve biberi ile ziyafet çekiyoruz. Sıcacık kaçak çay şelalenin buz gibi suyunun üzerine nasıl da güzel gidiyor.

 

 

Otlu Peynir

Kaval Şelalesi

*** Bölgeyi gezerken Instagram hikayelerde paylaşım yaptıkça en çok gelen soru: ‘Bölge güvenli mi ?’ olmuştu. Öyle görünüyor. Yol boyunca rutin asker ve polis kontrollerinden geçiyoruz. Bu kontroller sizi germesin. Bölge gereği olması gereken kimi zaman kimlik kontrolu kimi zaman bagaj kontrolü olan güvenlik noktaları bunlar. Yol boyunca pek çok yerde olduğu gibi yeni yeni turizme açılan noktalarda da var. Zaten bazı yerlere izinsiz girilmiyor. 2. Gün rotamız olan Cennet Cehennem de özel izinli yerlerden biri.

 

Güvenlik kontrol noktalarından biri

İKİNCİ GÜN ROTAMIZ:

 

·         Cennet Cehennem

 

Koçerler

Cennet Cehennem’e giriş yapar yapmaz bizi koçerler karşılıyor. Bu bölgede göçebeye koçer deniyor. Genelde Batman ve çevre illerden geliyorlar. Yazın üç ay hayvanlarını burada otlatıyorlar. Peynirlerini yapıyorlar. Bizi de yayık ayranı ile harika ağırladılar.

 

Tam da şu manzaraya karşı kahvaltı yaptık desem ?

Cennet Cehennem Vadisi adını, Cilo’nun sarp uzantılarına tezat çiçek dolu patikalardan ve dört mevsim buz gibi akan suyundan alıyor. Hedefimiz buzul göletine ulaşmak. Arabayı bıraktığımız noktadan itibaren git gel bu parkur 12 km. Yola düşmeden önce buz gibi suyun kenarında Cilo Buzullarına karşı nefis bir kahvaltı yapıyoruz. Menümüzün olmazsa olmazı hep otlu peynir.

 

Buraların mevsimi bence Haziran. Doğanın en güzel olduğu, suların en çoşkun aktığı ve henüz buzulların erimediği zaman.

 

Buzullara yürüyüş başlıyor

*** 12 km’lik bu parkuru yürürken biraz giyimden bahsetmek istiyorum. Vadinin parkuru uzun ve yer yer zorlu. Out door bir ayakkabı tercih edilebilir. Ben spor ayakkabı ile yürüdüm ama ayak burkulma ihtimali yüksek belirtmek isterim. Yürüyüş batonu hayat kurtarıcı. Ahmet Bey’de vardı biz onunkileri kullandık ve çok işimize yaradı. Islanmaya karşı yedek ayakkabı şart çünkü direkt suya girmeseniz bile patika ve çim alanda buzulların erimesi sebebi ile hep ıslak. Güneşten korunmak şart. Buzuldan da yansıdığı için güneşin etkisi çok daha fazla hissediliyor. Bu yüzden güneş koruyucu, uzun kollu bir gömlek, güneş gözlüğü ve şapka yanınızda mutlaka olsun.

 

Yansımanın Güzelliği

Bizim parkurun sonu: Buzul Gölü

Unutma Beni Çiçekleri


Doğa cıvıl cıvıl 

Cennet Cehennem bu gezinin en unutulmaz rotası oluyor. 20 bin yıllık buzulların verdiği o muazzam hissi şu an hangi kelime ifade edebilir ki ? Sarp kayaların gölgesine serilmiş endemik bitkiler: kardelenler, nergisler ve unutma beni çiçekleri.  Burası dünyaya ait olamaz… Rakım 2700. Her anlamda nefesim kesiliyor…

 

Yarın Cilo’da festival var. Bu sene 5. si yapılacak. Sat Gölleri’ne karşı çadırlar kurulacak. Biz de orada olacağız. Dinlenmek üzere eve geçiyoruz.

 


3. GÜN ROTAMIZ:

 

·         Sat Buzul Gölleri ve Festival

 


Festivale bu sene ilgi büyük. Çevre illerde dahil olmak üzere biz gibi uzun süredir bölgeyi merak eden ve festivali duyan herkes gelmiş. Yol uzun, parkur zor. Araç olarak 4 x 4 tercih edilmeli. Tırmanırken dik bi yamaca denk gelip oluşan konvoy ile durmak zorunda kalırsanız tekrar kalkmanız zor. Yol bu şekilde yolda kalmış araçlar ile dolu. Aracımız 4 x 4 olmasına rağmen bu araçlar yüzünden yol kapanınca biz de yolda kalıyoruz. Zaten bir süre sonrada yukarıda yeterli park ve araç manevra yeri kalmadığı için askeriye yukarıya araçla çıkışları durduruyor. Biz de alabildiğimiz kadar eşyayı sırtlanıp yola düşüyoruz.

 




Festivale ilgi büyük. Alan gerçekten hınca hınç dolu. Bölgenin turizme açılmasını elbet destekliyorum ama bu kadar insanın yeterli olmayan çevre kontrolleri içerisinde burada kamp yapması ne kadar doğru bilemiyorum. 20 bin yıllık buzul ve göllerinden bahsediyoruz. Korumak zorundayız. Milyonlarca insan burada kamp yaparak bunu yapamayız. Ben bu bilinçte olmadığımızı düşünüyorum. Zaten biz de geceye kadar vakit geçiriyor, kamp yapmaktan vazgeçiyoruz. Hem çok soğuk hem de araç aşağıda kalınca ateş yakmak için getirdiğimiz odunlarımızı yukarıya çıkaramadık. Ayrıca bölgede neredeyse 15 bin kişi olduğu söyleniyor ve sadece 4 tuvalet var !!!

 


Şenlikte güne kahvaltıda ciğer ile başlıyoruz. Büyük mangallar yakılmış, yöresel lezzetler pişirilmiş. ‘doxave‘ tadıyoruz. Koca koca kazanlarda sarmalar var. Nefis görünüyor. Dileyen kendi mangalını yakıyor. Herkes birbirine bir şeyler ikram ediyor. Mis kokulara halay çoşkusu karışıyor.

 


Dilerseniz buzul göllerinde şişme botlarla gezebiliyorsunuz. Kano ve paddleboardu ise sadece profesyonel sporcular yapıyor. Farklı illerden gelen spor kulüpleri var. Bu sadece doğa değil aynı zamanda bir spor şenliği de. Ben de kürek sporcusu olduğumu söyleyince buzullarda kano yapıyorum. Ne eşsiz bir deneyim…

 


Sonra yürüyüşe geçiyoruz. Parkur dün Cennet Cehennem de olduğu kadar zor değil. Önce buzul göllerine yürüyoruz. Hatta girenleri görünce gaza gelip biz de yüzüyoruz. Hava rüzgarlı, su buz ama insan hayatında kaç kere buzul gölünde yüzer ki ?

 

Gökkuşağını görenler el kaldırsın

Doğa inanılmaz. Adım başı fotoğraf çekmek için duruyoruz. Gözümüzün gördüğüne ne son model telefonlarımız yetiyor ne de drone. Göllerden sonra şelaleye ulaşıyoruz. İçinden gökkuşağı geçiyor.

 

Yürüyüş rotamızı tamamlayıp kamp alanına dönüyoruz. Kalmaktan vazgeçtiğimiz için toparlanıp yola koyuluyoruz. Doğru karar verdiğimizi düşünüyorum. Hava iyice soğudu ve tuvaletler kullanılamayacak kadar kirli.

 

4. GÜN ROTAMIZ:

 

Nehri

·         Nehri: Şemdinli’nin su kenarında, ceviz ağaçları altında, alabalık restoranları ile meşhur köyü. Burada nefis soslu alabalık yapıyorlar. Bildiğimiz alabalıklardan çok farklı. Gelirseniz rotanıza mutlaka ekleyin. Nehri alabalık restoranları ve Kayme Sarayı zaten birbirine çok yakın.

 

Kayme Sarayı

·         Kayme Sarayı: Kitabelerinden öğrenildiğine göre 1909 – 1911 yıllarında yaptırılmış. Kitabelerde isim geçmemekle beraber Seyit Ubeydullah’ın oğlu Seyit Muhammed Sıddık tarafından yaptırıldığı sanılıyor. Hakkında çok fazla bilgi edinemediğim saray, yakın zamanda restorasyon görmüş.

 

 

·         Şemdinli ve

 


·         Yüksekova da düğün: Geziyi bir düğüne katılarak bitiriyoruz. Aklım hanımların taktığı altın kemerlerde kalıyor. Bazıları sahte olsa da çoğu gerçekmiş. O kemerlerin birini bozdurup kaç ülke gezerim planları yapıyorum : )

 

İran Pasajı

Düğünden sonra günün kalanını Yüksekova da geçiriyoruz. Alışveriş için İran Pasajına uğruyoruz. Burada İran’dan gelen çay, pirinç, tütün ve buralara özgü şeyler satılıyor. Fiyatlar uygun. Tütünü ve balı meşhurmuş. Ben İran pirinci alıyorum.

 

Son gün akşam yemeğimizi sokağa kurulan yol kenarı ocakbaşıların birinde yiyoruz. Doğu ve güneydoğu gezilerinde sanırım en çok bu kültürü seviyorum.

 

Uçağımız yarın sabah. Hakkari’den çok güzel anılarla ayrılıyorum. Sohbet etmek için yanımıza gelen, çay ikram eden, yardıma hazır güzel insanlar kalıyor aklımda. Buraya dışarıdan gelenler ‘batılı‘  bizim için onların ‘doğulu‘ olması gibi. Aynı ülkede kime ve neye göre ? Sarp dağlar, dar yollar… En düz yeri Yüksekova. Rakım 2000. Hayat zor, doğa nefes kesici. Coğrafya kader mi gerçekten ?

 

 

Yüksekova

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

29.04.2023

NORVEÇ'İ NASIL UCUZA GEZDİM ?



 




Herkese yeniden merhaba. Hazırsanız göz alıcı fiyortları, olağanüstü trekking rotaları ve eğer şansınız yaver giderse Kuzey Işıkları ile bir çok kişinin hayal rotası olan Norveç'i anlatmaya başlıyorum.




HANGİ TARİHTE GİDİLİR ?




Geziyi planlarken ilk karar verilmesi gereken nokta sanırım Kuzey Işıkları oluyor. Ekim ve Mart ayları arasında ışıkları görme ihtimali daha yüksek olduğu için eğer şansınızı ışıklardan yana denemek istiyorsanız bu tarihler arasına bilet bakmanız gerekiyor. Norveç planınız Trolltunga gibi trekking parkurlarını içerecekse geziyi yaz aylarına denk getirmeniz gerekiyor çünkü zorlu hava şartları yüzünden kışın bu parkurlar kapalı oluyor. Keşke ekonomik şartlar el verse de bir ülkeyi farklı mevsimlerde görebilsek. Bu anlamda Norveç karlar altında görsel şölen sunan fiyortları ile olduğu kadar, yazın yemyeşil trekking rotaları ile de hakkı verilecek bir ülke.




GEZİYİ PLANLARKEN :




Gezilerimi sosyal medyada paylaşırken en çok sorulan soru bir geziyi nasıl planladığım oluyor. İşe ucuz uçak bileti kovalayarak başlıyorum. Bir ülkeyi hedef alıp oraya bilet arayarak değil, ucuz bilet bulduğum rotaya odaklanarak geziyi şekillendiriyorum. Norveç gezisi de tam olarak bu şekilde planlandı diyebilirim. Zaten çok görmek istediğim bir ülkeydi. Pegasus kampanyası ile gidiş dönüş bilet sadece 1000 TL olunca yeni rota belli oldu. Pek çok Kuzey Avrupa ülkesi gibi Norveç de pahalı bir ülke. Ucuza bilet bulmak işin yarısı gibi görünse de konaklama ve yeme içme ciddi rakamlar tutuyor. Hele ki geziyi ülkenin en güneyinden en kuzeyine sekiz günlük bir süreyle oluşturduysanız... Hadi gelin ben bu işi nasıl çözdüm birlikte bakalım : )






NORVEÇ'İ NASIL UCUZA GEZDİM ?




Bilet alırken iki kişi çıktığımız yolculuk sosyal medyada ' Norveç'e gidiyoruz. Kimler bizimle gelir ? ' çağrısıyla beş kişiye ulaştı. Ülkenin tamamını gezmeyi planladığımız ve araç kiralayacak olduğumuz için beş kişi olmak önemli bir detaydı. Ocak ayında gezdiğimiz Norveç için Kasım'da Black Friday indiriminden yararlanarak aracı 5 günlük 4200 TL ye kiraladık. Sadece Oslo'yu gezecekseniz araca gerek yok ama bizim gibi tüm ülkeyi görmek, özellikle fiyortlara çıkmak istiyorsanız araç şart. Bunu toplu taşıma ile yapabilmeniz neredeyse imkansız.




Uçak biletini kampanya ile gidiş dönüş 1000 TL ye aldığımızdan bahsetmiştim. Beş günlük aracı da kişi başı 840 TL gibi bir rakama ayarladığımızı düşünürsek şu ana kadar oldukça ekonomik gidiyoruz bence : )



Norveç, İzlanda gibi zorlu kış şartları ve dağınık yerleşimi olan ülkelerde, eğer ülkenin tamamını gezmeyi düşünüyorsanız, malesef hostel gibi konaklama seçeneklerinden yararlanamıyorsunuz. Çünkü bu seçenek sadece başkentlerde oluyor. Siz ise köy köy, fiyort fiyort gezdiğiniz için konaklamada bu coğrafyaya ait evleri seçmek zorundasınız. Bahsettiğim evler geniş pencereli, çoğu tablo gibi fiyortlara bakan, şansınız yaver giderse terasından Kuzey Işıklarını bile görebileceğiniz çok şık evler. Beş kişi olmamızın en güzel tarafı bu evlerde çok daha ekonomik konaklayabiliyor olmamız. Biz bu gezide 6 gece farklı evlerde konaklamaya kişi başı 4200 TL ödedik.





Bu gezide diğer en çok merak edilen ve İnstagram hikayelerinde de her gün ' günün menüsü ' tadında paylaştığım yeme içme rehberi olmuştu. Norveç gerçekten pahalı bir ülke. Tek bir hamburgerin fiyatının 2OO NOK dan başladığını düşünürsek, geziyi ekonomik bir bütçe ile tamamlamak adına üç öğün dışarıda yiyebilmenize zaten imkan yok. Ocak 2023 de biz bu geziyi yaparken 1 NOK = 1,90 TL Yani demem o ki bu ülkede tek bir hamburger 380 TL : )




Peki bu fiyatlar ile biz yeme içmeyi nasıl uyguna getirdik. Ülkeden giderken yanımızda kuru erzak götürüp, kaldığımız evlerde yemek pişirerek. Evet evet baya bildiğiniz yanımızda erişte tarhana falan vardı. Ekmek, yumurta taze sebze meyve gibi günlük ihtiyaçları orada yerel marketlerden almış olsak da pek çok temel gıdayı yanımızda götürdük. Pişman değiliz. Yine bir Kuzey Avrupa gezisi planlasak, yine aynını yaparız : )




BİZİM NORVEÇ ROTAMIZ:




1. Gün : Oslo'ya iniş ve ilk gün burada konaklama. İlk günü buranın en meşhur caddesi olan Karl Johans Gate e ayırıyoruz. Görülecek pek çok önemli yapı da zaten bu cadde üzerinde. Bunlar sırasıyla:

* Kraliyet Sarayı: Burası Norveç Kraliyet Ailesinin evi. Hem ev hem de iş yeri olarak kullanılıyor. İnşasına 1820'lerin başında başlanmış. Yapı Norveç'in zengin kültür ve tarihini yansıtacak şekilde tasarlanmış. Belirli tarihlerde rehber eşliğinde gezebilmek mümkün.

* Ulusal Tiyatro: Tiyatro binası 1899'dan beri aktif olarak kullanılıyor. Vaktiniz varsa bu binada bir oyun izlemenizi öneririm.

* Oslo Üniversitesi

* Parlamento Binası: Mimarisi oldukça değişik olan yapılardan. Bu özelliği ile hemen dikkatinizi çekecektir. Giriş ücretsiz. Cumartesi günleri gruplar halinde ve rehber eşliğinde gezebilmek mümkün.

* Oslo Katedrali: Yapı 1697 yılından beri ayakta. Giriş ücretsiz. Pazar günü ziyaret ederseniz ayine denk gelme şansınız var.

* Frogner Park: Güzel bir havaya denk gelirseniz, heykelleri ile meşhur bu parka mutlaka uğrayın.


LİMAN BÖLGESİ:







* Ulusal Müze ( Nasjonalmuseet ) Munch eserleri de dahil bir çok önemli eserin sergilendiği bu müzeye, yetişkinler 19 Euro öderken 18 yaş altı ücretsiz girebiliyor.




* Nobel Peace Center: Verilen Nobel Ödülleri ile ilgili pek çok bilgi ve sürekli güncellenen sergileri burada görmek mümkün.

* Belediye Binası ( Radhuset Oslo ) 

* Viking Müzesi ( The Viking Planet ) Tek bir müzeye şans verecekseniz eğer, o müze bu müze olmalı.

* Liman bölgesi yürüyüş yapmak, gün batımı seyretmek, kale manzarası izlemek ve burada ki restoran ve kafelerden yararlanmak için şahane bir lokasyon. Zaten Oslo'nun kalbide burada atıyor. Gecesi ayrı gündüzü ayrı keyifli.


2. GÜN : Uçakla Bodo'ya geçiş


* Bodo, Lofoten Adalarına geçebilmek için Leknes ya da Mokones'e ulaşmamızı sağlayan durak. Burada konaklamıyoruz sadece transfer noktası olarak kullanıyoruz. 




* Bodo limandan bineceğimiz gemi bizi Leknes'e ulaştıracaktı. Planımız bu şekildeydi. Ancak hava şartları sebebiyle gemi seferleri iptal oldu. Planlanan saatten yaklaşık 4 saat sonra Leknes'e değil ama Mokones'e bir gemi bulunca yeni rotamız mecburen burası oldu. Kiraladığımız aracı firmanın yardımcı olmasıyla buradan alarak yola çıktık. O fırtınanın içinde yolculuğun ne kadar korkunç olduğundan  bahsetmeme gerek var mı bilemiyorum. Merak edenler basak.wanderlust İnstagram hesabımdan 'Norveç' öne çıkan hikayelerinden bakabilirler : )




3. Gün :  Kiraladığımız aracı alarak Tromso'ya doğru yola çıkıyoruz. Amacımız en kuzey nokta Tromso'dan başlayarak Lofoten'i köy köy gezerek güneye inmek. Mokones - Tromso 585 km. Gece boyunca Kuzey Işıklarının yer yer göz kırptığı heyecan dolu ama yorucu bir yolculuk oldu. Karın buzun içinde yol aldık. Araçların hepsi gerçek anlamda kış lastikli ve yol boyunca yol açma çalışmaları hep devam ettiği için hiç bir sorun yaşamıyorsunuz bunu da belirtmek isterim.


4. Gün : Ve resmen Kuzey Kutup Dairesindeyiz. Asın bayrakları... 




Burada ki konaklama noktamız olan Skogsfjordvatn'a ulaşıyoruz. Burada iki gece konaklamayı planlamıştık ancak Bodo'da hava şartları sebebiyle geç kalkan vapurdan dolayı bir gece konaklayabiliyoruz. Hava şartlarına bağlı feribot iptal ya da aksamalarına karşı bir B planınız olmalı sanırım. Bizim yoktu şans yardım etti : )




Bugün ilk fiyort manzarası görüldü. Haritalarınıza mutlaka işaretleyin. Grunnfjorden size şahane manzaralar sunacak. Bundan sonra ki günler manzaramız kırmızı, sarı balıkçı evleri ve fiyortlar ile tam bir Kuzey masalı olacak.







5.GÜN : Reisafjorden ve Sjovegan ı görerek Hamnvik e ulaşıyor ve burada yine şahane bir evde konaklıyoruz.





6. Gün : Gezinin en merak ettiğim rotası Lofoten başlıyor. Lofoten, Norveç'in Nordland ilçesinde bir takımada. En büyük kasabası Leknes. Lofoten, Norveç'in en güzel bölgesi. Fiyortlar, koylara konumlanmış balıkçı kasabaları, kırmızı balıkçı evleriyle tablo gibi. İlk durak Lofoten'in en büyük köyü olan Svolvaer. Sonra sırasıyla Henningsvaer ve Napp i göreceğiz. konaklama Napp de.







7. Gün : Erkenden yola koyuluyoruz. Kuzey ülkelerinde gün ışığından yararlanmak adına bunu yapmak zorundasınız. Hava aydınlanmadan yola koyulmalı, aydınlandığında hedefe ulaşmış olmalısınız. Çünkü Ocak ayında 10:00 - 14:00 saatleri arasında yaklaşık dört saatlik gün ışığı görme şansınız var. İlk durak Nusfjord. Bu bölgede alabildiğine balık kurutma askıları göreceğiz. Yazın askılara asılan somon balıkları burada kurutulup diğer ülkelere ihraç ediliyor. Bölgeyi kışın ziyaret ettiğinizde ise kurutulan balıklardan kalan kafalarını göreceksiniz ki bunlarda özellikle martılar için bırakılıyormuş. Askıda balık kurutma yöntemi Vikinglerden miras. Vikingler 1.200 yıl önce Kuzey kutbundan çıktıkları uzun yolculuklar boyunca bu balıkları taze tutmak için, kurutma yöntemini kullanmışlar.




* Biz de bugün bu nefis balıklardan yapılan Fishburger'i denemek için bölgenin en meşhur restoranı olan Anitas'tayız. Burgerlerin fiyatı 199 ile 259 NOK arasında değişiyor. Balık çorbası ise 239 NOK. Asla ucuz bir restoran değil ama bölgenin meşhur balıklarından denemek için en doğru adres. Saat 16:00 da kapandığı için planınızı buna göre yapmayı unutmayın. Yoğun dönemlerde rezervasyon gerekebildiğini de eklemek isterim.








' Balina denedin mi, Başak ' cevap veriyorum: ' Evet ' : ) Norveç'e geldiğinizde buraya özgü en değişik lezzet tütsülenmiş balina ve yine balıktan yapılan cipsler olacak. Pek çok hediyelik bölümünde de göreceksiniz bu cipsleri.

( Verdiğim fiyatlar Ocak 2023 için ve bu tarihte 1 NOK = 1,90 TL )

* Gece pır pır uçak ile Lofoten'den Bodo'ya geçiyoruz.




8. Gün : Ve aynı günün sabahı da Bodo'dan Oslo'ya uçuyoruz.


Bugün rotamız yeniden Oslo. Uçaktan indiğimiz ilk gün Oslo'nun en işlek caddesi olan Karl Johans Gate üzerindeki yerleri gezmiştik. Bu son günümüzde ise sırasıyla:




* Opera Binası: Sıra dışı mimarisi ile dikkat çekiyor. Hem şehrin yüksek bir noktasında olması hem de bu şekilde inşa edilmiş olması sebebiyle güzel bir manzarası var. 




* Kütüphane ( Deichman Bjorvika ) Gördüğüm en etkileyici, en sıra dışı kütüphanelerden biriydi. Özellikle çocuklar için olan bölümler nefis olmuş. Bizdeki kütüphanelerin aksine içeride sonsuz bir sessizlik yok çünkü böyle bir kural yok. Herkes saygı çerçevesinde mutlaka ama bir hareketlilikte söz konusu. 3D çizimden terziliğe pek çok atölye barındıran kütüphane de her dilden kaynağa ulaşabiliyorsunuz. Hal böyle olunca gözümüz Türkçe eserleri aradı ve edebiyatımızın klasiklerini görmek bizi mutlu etti : )




* Grafitileri ile meşhur Grünerlokka: Cıvıl cıvıl bir sokak. Rotanıza kesinlikle ekleyin. Şahane barlarında bir şeyler içebilir ve grafitiler ile şahane fotoğraflar çekilebilirsiniz. 




* Mathallen Oslo ( Pek çok farklı yeme içme alternatifi ile öğle yemeği molanız için uygun olabilir. )





* Akerhaus Castle: 1300'lerde yapılan kaleye çıkmak ücretsiz. Kalenin içinde bir de müze yer alıyor. Giriş ücreti 10 euro. Kalenin şahane bir Oslo Limanı manzarası var. 




* Kuzey ülkelerine has sahunaları yine burada ve liman çevresinde sık sık görebilirsiniz. Öncesinde buz tutmuş denize atlayıp yüzüyor sonrasında ise sıcak odalarda dinleniyorsunuz. Kuzeyliler bunun sağlık ve gençlik getirdiğine inanıyor. Buraya kadar gelmişken denemek isterseniz rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Ben son güne bırakıp, rezervasyon da yaptırmadığım için malesef deneyimleyemedim. 

* Munch Müzesi: En meşhur müze burası. Biz gezmedik ama vaktiniz varsa mutlaka görün. Sürekli değişen sergileri ve Munch'ın hayatını konu alan film gösterimi ile listeye eklemelisiniz. Konumu Opera Binasına çok yakın. Giriş ücreti yetişkinler için 14 Euro. 0 - 18 yaş arası için ise ücretsiz.




NELERE DİKKAT ETMELİ:





* Bu geziyi kışın yapacaksanız gün ışığından yararlanacak şekilde bir plan yapmayı unutmayın. Hava ağarmadan yola çıkmak ve ağardığında hedef noktaya varmış olmak size zaman kazandıracaktır.

* Bütçeniz sınırlıysa yanınıza mutlaka kuru erzak alın ve kendi yemeğinizi yapın çünkü restoranlar gerçekten pahalı. Diğer Avrupa ülkelerinde ki ucuz sokak lezzetleri burada bulma şansınız yok.

* Termosunuzu valize atmayı unutmayın. Yanınıza alacağınız sıcak içecekler o soğukta gün boyunca hayatınızı kurtaracak.

* Termal ve çok katlı giyinin. İçlik, polar, üzerine polar mont ve kayak montu ve pantolonu doğru bir seçim olacaktır. Yün çorap ve kar botu bu gezinin olmazsa olmazı.

* Çantanıza kuruyemiş atın. Gün içinde soğukta ekstra enerji kaybedeceksiniz ve bu atıştırmalıklar çok işe yarayacak.

* Aynı enerji kaybı soğuk kaynaklı olarak elektronik aletleriniz içinde geçerli olacağından yedek bataryaları tam şarj ederek yanınıza almayı unutmayın.

* Eğer alkol tüketiyorsanız şunları bilmenizde fayda var: Büyük marketlerde alkollü içecek olarak sadece bira var. Local biralarının adı ' Lofotpils ' Yüksek alkollü diğer içecekler özel izin verilmiş farklı dükkanlarda satılıyor. Alkol satışı hafta içi 20:00, Cumartesi günleri ise 18:0'a kadar var. Pazar ise satış hiç yok bilginize : ) Bu arada alkol fiyatları da epey yüksek. Marketlerde 4 Euro dan başlayan fiyatlarla satılan kutu bira, mekanlarda 10 - 15 Euro ya satılıyor.




* Kuzey Işıklarını takip edebilmek için bir program indirmeyi unutmayın. Işıkları net görebilmeniz için dolunay zamanı olmamalı, hava yeterince soğuk olmalı ama kar yağışı da olmamalı. Gökyüzü açık olmalı ve siz şehrin ışıklarından mümkün olduğunca uzaklaşmış olmalısınız. Biz uygulama olarak ' My Aurora Forecast ' kullandık. Bu uygulama size KP İndeksini gösteriyor. Değer 3'ün üzerinde ise ve hava açıksa görebilme şansınız yüksek. Biz sadece ilk gün yolda bulutların arasından denk geldik. Dönüş günü KP indeksi çok güçlü hava da açıktı ancak bu kez de biz, hem güneye inmiş hem de şehir merkezine dönmüştük.




* İyi bir cep telefonu ile de Kuzey Işıklarını çekmek mümkün. İmkanınız varsa yanınıza tripod alın.

* Oslo'nun en merkezi tren istasyonunu da belirtelim. Opera Binası ve diğer turistik noktalara en yakın durağın adı ' Oslo S ' olarak geçiyor.




* Magnet almaktan vazgeçemeyenlerdenseniz işiniz zor. Hem çeşit çok hem de pahalılar. Seçiminizi Trollerden yana yapabilirsiniz. Koca burunlu, çirkin cücelerin şans getirdiğine inanılıyor. Bu arada Norveç'in meşhur Trolltunga'sı da adını Trolllerin burunlarına benzemesinden alıyor. 




HADİ GELİN  BU ŞAHANE GEZİNİN TOPLAM BÜTÇESİNE BİRLİKTE BAKALIM:





* Oslo Pegasus kampanyası ile gidiş dönüş uçak bileti 1000 TL

* 5 günlük araç araç kiralama 4200 TL ( kişi başı 840 TL )

* Şahane Kuzey evlerinde konakladık. 6 gece farklı evlerde konaklamaya kişi başı 4200 TL ödedik.

* Ülke içinde üç uçak bir feribot aktarması yaptık. Buna da kişi başı 4400 TL ödedik. 

* Yeme içme olarak bir kez restorana gittik ve kişi başı yaklaşık 500 TL ödedik.

* Benzin ve ortak market alışverişi ile bu gezi toplamda kişi başı 13 bin TL ye mal oldu. 8 günlük tam Norveç rotası için, konakladığımız evlerin ne kadar muhteşem olduğunu da düşünürsek bence şahane bir rakama kapattık bu geziyi. 

Ne dersiniz, bir tur yapsam katılır mısınız ?